16 Haziran 2015 Salı

Ali Kazma “Zamancı” ARTER


Yazının yayımını şimdiye bıraktık.
Mevzu zaman olunca...
H.A



Ali Kazma “zamancı” ARTER

Yaşamı başladı sayarsak, ölçü olarak kullanacağımız değerlerden biri de hiç kuşkusuz zamandır. Zamanın öğüttüğü yaşam ya da tam tersi perspektifte hayatımızda dövüne dövüne eskittiğimiz zaman… Usta şair Nazım Hikmet’in bir şiiri geldi aklıma, paylaşmak isterim;

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: ´Lafı bile edilemez, mikroskobik bir zaman...´
Bana sorarsanız: ´On senesi ömrümün...´
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: ´Bütün bir hayat...´
Bana sorarsanız: ´Adam sende bir hafta...´”…

Sahi (!/?), Zamana nasıl yaklaşmalı; hangi yolla bağlamalıyız düşüncelerimizi? Duygular gibi tekil/sübjektif değerlendirmeyle mi; yoksa öte yanda ortak aklın üretimi olan teknik/bilim ile mi? İnsanın kurguladığı medeniyet, ihtiyaç için üretimden; tüketim için üretime geldiğimiz sosyo/ekonomik düzen içinde bunca fazla “şey” arasında zaman hala güçlü, inkâr edilemez.

Sanatçı Ali Kazma’nın ARTER’de “zamancı”, Ali Kazma’nın 2005’ten bu yana ürettiği işler arasından seçilmiş ve pek çoğu Türkiye’de ilk kez gösterilecek olan 22 videoyu bir araya getiriyor. Sanatçının işlerine bütünsel bir bakış niteliği taşıyan serginin küratörlüğünü,55. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndaki “Rezistans” (2013) adlı projesinin de küratörlüğünü yapmış olan ARTER Sergiler Direktörü Emre Baykal üstleniyor.

 
Düşünen insan her şeyin farkında olmaya aday(!/?)
 

Sanatçını “zamancı” sergisini okumak için elbette kendi zaman yolculuğunu yakından bilmek önemli olacaktır. Ancak ben bir izleyici olarak perdeye yansıyan görüntünün bütün yükünü, büyüklüğünü, kayıt altındaki kot işçisini, ütücüyü, bant sisteminde üretimi, bir saat tamirini, bir uçuş pistinde adrenali, sözleri resmedercesine yazı yazmayı, fırında pişen camı; ocağın sıcaklığını, teri, nemi ve emeği… Hani üretiyoruz, rakamlar büyüyor, buluşlar artıyor, nüfusu yedi milyar bir dünya, vs.vs… Ve araya sıkışmış olan zaman, yirmi dört saate sıkışmış insanı… İnsanı zamandan, zamanı insandan ayıramadım. Metamorfozu yaşayan; kozadan kelebek olan yaşamın ritmi kendini fark ediyor mu bilemiyorum, ancak düşünen insan her şeyin farkında olmaya aday(!/?) Bir eski saat tamiri ve…Bütün üretim çabasının, bu eskiyi onarmaksa eğer; muhafazakâr bir estetiği canlı tutmak diye bilirim. Ya da tam tersi son model bir araba için kurulmuş olan bant sisteminden de yeni formun heyecanı… Üstelik seneye yenisi gelecek… Son sözünü henüz söylememiş, daha düşünmemiş; yazmayı sürdüren bir yazı sanatçısı… itina ile kusursuz, standartları; estetik ve ortak aklın sosyo/ekonomik düzenin yasasının denetiminde var olma çabası. Her meslek, her saha, her mekân, her zaman…  Tekrarı olan üretimleri izlerken hissedilen duygu ile tekrarı mümkün olmayan bir cam işi, veya elin/duygunun/sözün aynı noktaya gelemeyeceği bir üretim çabası.

 
Kendimize bir uzuv yapmıyoruz, ruhsuz ve onun tekelinde dökülen ter…(!/?)

 
“Zamancı” sergisini gezerken kendime ne yapıyoruz diye sordum. İnsanlık makineleri icat ediyorken kendisi makinanın bir parçası olmuştu. Kendimize bir uzuv yapmıyoruz, aksine yeni bir beden üstelik ruhsuz, onun tekelinde ter döküyoruz. Bütün sergiyi gezerken üretim telaşında olan dünyayı, üretimin gürültüsünü, rüzgârın pervasız yeryüzünü okşamasını duydum, fakat insanlık konuşmuyordu (!/?) İnsanlar sessiz, makineler konuşuyor; yeryüzü tıkanmış; insanlık yorgunluktan yutkunamıyor. Bütün gürültü medeniyet kurgusunda makinelerin… Biz artık yokuz. Yaşamı anlatmak için zorla susturuluyor, video’ teknolojisinin imkânların da hayatı belgeliyoruz. Belki bu videolar yeni ansiklopediler olacak. Benim nezdimde duygular belgelenmiş, buz gibi bir koşulda dondurulmuştur. Çözülme, makineler sustuğunda olacaktır. Yazıya başlarken şöyle sormuştuk “Zamana nasıl yaklaşmalı; hangi yolla bağlamalıyız düşüncelerimizi? Duygular gibi tekil/sübjektif değerlendirmeyle mi; yoksa öte yanda ortak aklın üretimi olan teknik/bilim ile mi?” . Duygularımızın deneyselliğini, üretim katı gerçekliği altında nasıl ezildiğini, sustuğumuzu ve ısrarla seçtiğimiz sosyo/ekonomik bu küresel modeli değiştirmek için düşünmenin tam sırası. Teşekkürler Ali Kazma…

 

Haydar AKDAĞ 10.04.15

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder