Haydar AKDAĞ
Sanat Yapıtı Hayata Nasıl Karışır (!/?)
+mı acaba (!/?)
Sanat yapıtını tanımlamaya
çalıştığımızda birçok ses yükselecektir. Kuşkusuz, bunlar kendi üretimlerini de
sanat tanımı içine dahil etmek isteyenler olacaktır. Zamanın her diliminde
ayrıcalıklı, kutsanmış ya da ötekileştirilmiş sanat/sanatçı, yapıtını tarihe
dahil etmekte önce akli, sonra sosyo-siyasi mücadelesini göstermiştir.
Zamanın ruhu toplam bir
üretimi kucaklar. Bu üretim tarım toplumu-sanayi toplumu ayırt etmeksizin kültür
üretimini inşa eder. Sınıfsal mücadelelerin tarihin her saniyesinde yaşandığını
biliyoruz. Buradaki çatışmanın belki en asimetrik silahı sanat olacaktır. Bugün
bir burjuva ve seçkinlerin sanat tarihini anlatırken, işçi sınıfının sanat ve
yapıtını konuşmaya geldiğimizde; post-modern bir söylemde, gelişen demokrasi ve
buna bağlı siyaset felsefesinin toplumların ya da bir başka değişle
sistemin/devletin çalışması için zorunlu olduğu için konuşuyoruz. Dolayısıyla buradaki estetik temsil ve onun
okuma biçimi kültürel ve sınıfsal farkları bir meydan muharebesi gibi
tartışmaya açacaktır.
Teknoloji ve ekonomi ne
kadar gelişirse gelişsin, burada ki en önemli şey ulaşılabilirlik ve düşüncenin
tartışılabilmesi- hatta onun bilgisine sahip olmakla ilgilidir. Medya gücü,
internet bir Pazar dili yaratmış, renkleri ve formları vardır. Ancak üretimin
artık sorun olmadığı bir dönemde muhalif renk ve biçimler temsil hakkını aramakta,
kamuoyunu yaratmaktadır.
Sanat yapıtının kutsal bir
büyüsü var mıdır? İnsan günlük kaygılarından ve sosyo-ekonomik tablodaki
konumunda, bilgi ve felsefesi olan kuramın estetiğini hangi bilgi ve deneyimle
anlayacaktır? Üst paragrafta sorduğum gibi; salt bir işçinin, yaşamsal
kavgasının estetiğini nedir? Hangi sanatsal üretimle teması, hangi mekan ve
zamanda yaşar?
Beyaz küp içine giren,
müzede olan, ekonomik değeri olan şey yada şey’ler sanat yapıtı olarak tarihi
yazan kalemin ucunda kendine kimlik buluyor olabilir mi? Sanat yapıtını nasıl
belgeleriz? Sadece kitaplara giren, yazılı kültürde belgelenmiş olan yapıtlar
mı sanat tarihini ve sanatçının varlığını kanıtlar? Merkezden uzak, bir yaşımı
seçmiş kimsenin, kendi hayatında yaptığı ve ona haz veren bir biçim-renk ile
meydana gelmiş şey, izleyicisi için sanat olurken ve onunla hayata karışmış bu
nesnenin, merkezci ve egemen güçler için değeri nedir? Farkında mıdır olup
bitenden?
Kant’ın, yargılama yetisinin
eleştirisi (1790)’daki metin ve analizine, sanat hakkındaki genel görüşler
kısmında “Hukukta, yalnızca özgür olarak yapılan üretime, yani aklı
eylemlerinin temeline oturtmuş özgür birinin gerçekleştirdiği üretime sanat
adının verilmesi gerekir.” (Lenoir,Beatrice Sanat Yapıtı sayfa 95) Bu
pencereden baktığımızda merkezden uzak, özgür üretimi gerçekleştirmiş olan bir
çiftçi sanat yapıtını inşa etmiş midir?
İnsan ve Kültür ilişkisini
incelediğimizde, konuya ilk girişte bütün üretime şu göz ve sorularla
ulaşabiliriz;
1-Tanrı onları öyle (farklı)
yaratmıştır-teolojik açıklama;
2-Irkları ve renkleri
farklıdır- ırksal açıklama;
3- Akılları veya ruhları
(esprileri) farklıdır- psikolojik açıklama;
4- Tarihleri ve töreleri
farklıdır- tarihi ya da etnolojik açıklama;
5- Üzerinde yaşadıkları
doğal çevre farklıdır- coğrafi açıklama;
6- Ekonomileri (üretim
ilişkileri) farklıdır- ekonomik açıklama;
7- Aile, din ve eğitim
sistemleri farklıdır- sosyolojik açıklama;
8- Yönetim ve hukuk
sistemleri farklıdır- siyasi açıklama
(Güvenç, Bozkurt İnsan Ve Kültür sayfa 5)
Yukarıdaki yaklaşımlara
yenileri de eklene bilir. Ancak burada bir eserin tarihte ve yaşamda
değerini-konumunu sorgularken, toplumun kendi üretim diline- üretim/insan/çevre/ekonomi
ve böyle sıralayarak gideceğimiz bir zincir içinde sanat biliminin kendi
bilgisini ve nesnesini nasıl ürettiğini görmek gerekir. Sanat eseri üretildiği
zaman, mekan, amaç ve işlev bakımından bakıldığında akla estetik hazların
nesneye bulaşması ihtiyacı düşünüle bilinir mi(!/?) Ve edebiyat, felsefe,
müzik, resim, heykel, dokuma, vb. sanatın
bir parçası mıdır (!/?)
27.02.2015